top of page

"Ooo bizim ailede herkesin psikoloğa ihtiyacı var",

"Siz ilaç da yazıyor musunuz?",

"Konuşarak her şeyi çözüyor musunuz?",

"Filmlerdeki gibi çocukluğuna mı iniyorsunuz?" ... gibi pek çok benzer cümleleri duymak mümkün.

Peki gerçekte psikolog kimdir ve ne iş yapar?

Psikolog ile uzman psikolog, hatta klinik psikolog, arasındaki fark nedir?

Her psikolog terapi yapabilir mi?

Bu soruların cevaplarına biraz daha yakından bakalım.

Psikolojinin temelinde insanın düşünceleri, duyguları ve davranışları vardır. Psikoloji bunları açıklamaya çalışır ve bunu yaparken de bilimden yararlanır. Yani psikoloji bir bilimdir ve insan psikolojisine dair yapılan açıklamalar teorilere dayanır.

Üniversitelerin dört yıllık psikoloji lisans eğitimlerinde anabilim dalı olarak psikoloji öğretilir. Psikolojiye dair genel bilgiler verilir ve psikolojinin pek çok alt dalı burada tanıtılır. Ruhsal bozukluklara, patolojilere ve bunlar üzerinde uygulanan terapi yöntemlerine de dair genel bir bilgilendirme yapılır. Bu dört yıllık eğitimin ardından öğrenciler "psikolog" ünvanı olarak mezun olurlar; ancak ne yazık ki bu ünvan danışan görmek ve terapi yapmak için yeterli değildir.

Terapi yapma yetkinliğini kazanmak için bu lisans eğitiminin üzerine iki yıl daha eğitim ve süpervizyon almak yani klinik psikoloji yüksek lisansı yapmak gerekir. Bunu tıp alanından mezun olduktan sonra uzmanlığını almaya benzetebiliriz. Bu yüksek lisansla birlikte psikologlar özel ilgilerine göre yetişkin, ergen, çocuk, aile, çift, geriatri (yaşlılar)... gibi uzmanlık alanlarını belirlerler. Eğitimleri boyunca almış oldukları teorik bilgiyi süpervizyonları ile uygulama fırsatı bulurlar ve danışan görürler. Bu sürecin sonunda terapi yapmaya yetkin hale gelirler.

Dolayısıyla her psikolog terapi yapmaz, terapi yapmak uzmanlık gerektirir.

Ülkemizde çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılan bu bilgi, ihtiyaç sahibi kişilerin problemlerine doğru çözümler bulmasına büyük engel olmaktadır. Doğru yerden doğru hizmeti alamamak da bu alanda çalışan uzmanlar için yanlış bir itibar bırakmakta ve insanlarda ön yargı oluşturmaktadır.

Nasıl kulağınız ağrıdığında kulak burun boğaz uzmanına ya da dişiniz ağrıığında diş hekimine gidiyorsanız, ruhsal sıkıntılar yaşadığınızda da uzman psikologlara gitmeniz doğru adres olacaktır.

Psikoloji, ülkemizde gelişmekte olan; fakat ne yazık ki çok bilinen bir alan değil. Dolayısıyla yanlış anlaşılmaların ve etiketlemelerin olması kaçınılamaz.

"Ne iş ile uğraşıyorsunuz?" diye sorulup "Psikoloğum." diye cevap verdiğinizde, hemen hemen herkesten aynı cevapları alıyorsunuz:



Terapistin amacı, öncelikli olarak tanı koymak değil patolojiyi iyi bir şekilde değerlendirmek olmalıdır. Çoğu zaman sadece tanı kriterleri üzerinden gitmek pek çok noktanın eksik kalmasına neden olabilmekte ve hatta bazen yanlış tanıların konulmasına sebep olmaktadır. İyi bir değerlendirme yapmak ayırıcı tanı açısından da büyük önem taşımaktadır.

Özellikle çocukla çalışırken tanı koymak konusu çok hassastır. Terapistin ağzından çıkacak her bir kelime çocuğun geleceğini etkilemektedir. Bu nedenle tanı konulmadan önce yapılması gereken değerlendirme çok önemlidir. İyi bir değerlendirme için iyi bir anamnez almak gerekir.

Çocuğun problemine dair soruların dışında, çocuğun doğumuna ve gelişim dönemlerine dair bilgiler almak patolojiyi anlamak konusunda terapiste büyük kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca görüşme sırasında ailenin genetik yapısını, aile içindeki dinamikleri, rolleri ve çevreyi öğrenmek patolojinin doğasına ve gelişimine dair bilgiler verebilmektedir. İyi bir değerlendirme aynı zamanda iyi bir gözlemci olmayı gerektirmektedir.

Gerek aile ile yapılan görüşmede gerekse çocuk ile yapılan bire bir görüşmede; terapistin danışanının davranışından duygusuna, ses tonundan beden diline, fiziksel özelliklerinden karakteristik özelliklerine kadar her ayrıntıyı iyi gözlemlemesi ve patoloji ile bağlantısını iyi kurması gerekir.

Bu değerlendirmenin sonucunda terapistin kafasında oluşan şablona göre konulabilecek tanıyı desteklemek amaçlı bazı ölçekler, testler ve envanterler uygulanır. Elde edilen sonuçlar değerlendirme görüşmelerinde alınan diğer bilgiler ve gözlemler ile birleştirilir, tanı kriterleri göz önünde bulundurularak tanıya gidilir. Bundan sonraki aşamada tanı koymanın önemi tedavi yolunun belirlenmesinde büyük önem taşır. Çünkü bazı patolojilerde sadece psikoterapi etkili olurken bazı patolojilerde ise psikoterapi ve ilaç tedavisi aynı anda gerekmektedir.

bottom of page